Aynı şeyi yaparak farklı sonuç beklemek!
Irak’ın kuzeyinde 12 askerimizin şehit olmasının ardından siyasette başlayan, teröre karşı ortak bildiri tartışmasında görüntü şu:
Parlamentoda ve ülkede ağırlığı olan siyasi partiler yelpazesinde bütün partiler bir yerde, DEM parti ile beraber CHP başka bir yerde…
Kılıçdaroğlu döneminde de bu hava, algı vardı ama milliyetçi orjinli İYİ partinin varlığı bu görüntüyü denklemi bozuyordu. Şimdilerde ise tek başına seçime girme kararı alan Akşener’de DEM parti üzerinden CHP’ye oldukça sert bir üslupla yükleniyor. Akşener’in bu çıkışı ve Özel’in duruşuyla birlikte de CHP ile DEM partinin yakınlaşması ve olası iş birliği pozisyonları daha netleşmiş, keskinleşmiş durumda. Kılıçdaroğlu’nun daha ürkek, çekingen davrandığı birlikte fotoğraf verme, aynı kareye girme konusunda Özel daha atak ve cesur adımlar atıyor bir başka deyişle. Hem de alelacele bir şekilde. Bu da CHP içerisinde aykırı sesleri, tepkileri tetikliyor. Bu anlamda şimdilik son örnek de CHP’nin teröre karşı ortak bildiriye imza koymaması üzerine parti içinden yükselen sesler. Hem de oldukça yüksek volümde…Mesela diyorlar ki:
“12 şehit olduğu bir dönemde kamuoyu hassasken farklı görüntü vermek CHP açısından büyük sıkıntı yaratacaktır. Baştan o bildiriyi imzalarsınız, ardından itirazınız neyse yaparsınız. Hatta imzalarken bu konuda şerh koyarsınız. Hayır biz atmıyoruz diyerek kamuoyundaki üzüntü ve infial dalgasında hedefe oturmuş oluyorsunuz.”
Özel’in hızlı ve bu konudaki cesur tutumu hem kamuoyundan hem de parti içinden gelen tepkiler nedeniyle de bu sefer tekrar CHP’nin klasik tabanına yönelik söylemlerin dozunun artması söz konusu zaten. Söylemde hafiften bir tornistan durumu yani. Ama bu DEM parti ile yakınlaşma olası işbirliği niyetinin değişmesi anlamında değil…
★ ★ ★
Dolayısıyla DEM parti, daha önceki adıyla HDP ya da HEDEP konusunda Kılıçdaroğlu ile Özel, birbirine benzer, hamleler yapıyor, aynı yolda yürüyorlar aslında. Bu da son derece doğal. Nihayetinde Kılıçdaroğlu’nun yanında siyasi kariyer yapmış biri Özel…2010 yılında Genel Başkanlığa seçilen Kılıçdaroğlu’nun 2011 yılından bu yana yanında… Onun ekibinde, onunla beraber siyaset yaptı. Hala da bu bağ kopmuş değil…Yine Kılıçdaroğlu’nun kadroları çok büyük ölçekte şimdi de Özel’in yanında. Kurultayda değişti denilen kadrosunun çoğunluğu Kılıçdaroğlu’nun, milletvekili, belediye başkanı yaptığı, parlamentoya taşıdığı isimler. Hatta danışmanlar bile… Bu durumda da Özel’den daha farklı bir politika ve ideoloji beklenebilir mi? Zor…Farklılık denilebilecek ya da görülen tek şey gençliğin verdiği cesaret ve ataklık. Peki bunun siyasi sonuçları ne olur sandıkta ne getirir ne götürür? Bugüne dek bakıldığında etkilediği ama yararı kadar zararının da olduğu ortada. Kaldı ki Kılıçdaroğlu o cenahtan gelecek oyların maksimumunu aldı neredeyse… Yetmediğini görünce de milliyetçi oylara dümen kırdığı da malum… Sert hamlelerle çizdiği rota değişikliği nedeniyle nasıl güven sorunu yaşadığı da. Bu durumda da Özel açısından alınacak fazlasıyla ders var. Ancak o hala aynı yoldan yürümek havasında…
★ ★ ★
Kısacası CHP’nin daha önce gizliymiş gibi yürüttüğü tartışmalı sulardaki şimdiki son adıyla DEM parti ile bu kez alenileşen yeni macera arayışlarının sandığa giden süreçte siyasetin en sıcak noktası olacağı açık ve net. Çünkü DEM parti kartları açık oynamaya başladı. Bir ittifak olacaksa bunun artık masanın üzerinde olması konusunda kararlı. Hatta bu bağlamda kendisine olan talebin farkında ve karşılığında bir başka siyasi çıkış hesabında. Parlamentodaki konuşmalarında terörist başının adını da zikrederek Türkiye’deki çoğunluğun asla kabul etmeyeceği ifadeleri kullanmaktan çekinmiyorlar, bunu da özellikle bir strateji dahilinde yapıyorlar. Dolayısıyla bu yapıyla iş birliği ya da onlarla beraber fotoğraf vermenin bile sandıkta önemli sonuçlar doğuracağı ortada. Zarar olarak algılarsanız zarar veya fayda olarak algılarsanız fayda diye düşünülebilir. Ama o istikamette gidip de fayda getirmediği, getirmeyeceği denenmiş bir durum…Yani siyasette aynı şeyi yaparak farklı sonuçlar beklemek pek akıl işi değil…