Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, “İslam coğrafyalarında yaşanan zulüm ve trajedilere son verme sorumluluğu, öncelikle Müslümanların omuzlarındadır. Gazze’nin, Kudüs’ün, Doğu Türkistan’ın ve dünyanın farklı bölgelerindeki mazlum ve mağdur insanların kurtuluşu, Müslümanların vahdetine bağlıdır.” dedi.
Erbaş, bazı İslam ülkelerinin Ankara büyükelçileriyle, Diyanet İşleri Başkanlığının yemekhanesinde düzenlenen iftar programında bir araya geldi.
Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başlayan programda konuşan Erbaş, Ramazan-ı Şerif’in başta İslam beldeleri olmak üzere yeryüzünde iyiliğe, güzelliğe, berekete ve selamete vesile olmasını yüce Allah’tan niyaz ettiğini söyledi.
Ramazan ayına maalesef Filistin’de yaşanan acıların yüreklerde açtığı derin yaralarla girildiğini belirten Erbaş, insanlığın kadim şehri, selam yurdu Kudüs’ün bugün hiç olmadığı kadar mahzun olduğunu, miracın mabedi, ilk kıble Mescid-i Aksa’nın daha önce hiç olmadığı kadar garip olduğunu kaydetti.
“Yıllarca açık hava hapishanesine dönüştürülen Gazze, bugün bütün dünyanın gözleri önünde benzeri görülmemiş bir vahşete sahne olmaktadır. Hiçbir kural ve ahlak ilkesi tanımayan siyonist katiller, aylardır Gazze’de soykırım suçu işlemektedir. Hukuk, ahlak, vicdan, tüm insani değerler Gazze’de enkaz altında kalmıştır.” ifadelerini kullanan Erbaş, tahrif edilmiş bir inancın, sapkın bir ideoloji ve kirli bir siyasetten beslenen siyonizmin bugün insanlık için en büyük tehdit haline geldiğini vurguladı.
“Dünya, yeni bir hukuk ve ahlakın inşasına muhtaçtır”
Bu tehdidi bertaraf edecek yeni bir uluslararası inisiyatife şiddetle ihtiyaç olduğunun altını çizen Erbaş, şöyle devam etti:
“Dünya, yeni bir hukuk ve ahlakın inşasına muhtaçtır. Zira bugün Gazze’de yaşananlar, mevcut haliyle uluslararası yapıların işlevsizliğini bütün açıklığıyla ortaya çıkarmıştır. İnsanlığı utandıran bu durumun bütün faillerini, destekçilerini, bir kez daha şiddetle telin ediyorum. İslam coğrafyalarında yaşanan zulüm ve trajedilere son verme sorumluluğu öncelikle Müslümanların omuzlarındadır. Gazze’nin, Kudüs’ün, Doğu Türkistan’ın ve dünyanın farklı bölgelerindeki mazlum ve mağdur insanların kurtuluşu, Müslümanların vahdetine bağlıdır. İyilikte yardımlaşmasına, dayanışmasına ve kötülüğe karşı yekvücut hareket etmesine bağlıdır. Zira İslam düşmanları, Müslümanların parçalanmış ve dağılmış görüntüsünden cesaret almaktadır. Ramazan ayının bu anlamda yeni bir uyanışa ve dirilişe vesile olmasını temenni ediyorum.”
“Vahdet ve kardeşliğimizi güçlendirmeye mecburuz”
Bugün insanlığın küresel boyutta devasa sorunlarla karşı karşıya olduğunu belirten Erbaş, dünyanın bir kesimi müreffeh bir hayat yaşarken diğer kesiminin maalesef açlık, yoksulluk ve kıtlıkla mücadele ettiğini söyledi.
Yeryüzünün pek çok noktasından acı ve gözyaşı içerisinde feryatlar yükseldiğine işaret eden Erbaş, zıtlıkların, çelişkilerin ve tutarsızlıkların, insanları, toplumları ve devletleri çepeçevre kuşattığı bir döneme şahitlik edildiğini ifade etti.
Erbaş, “Bizim inanç ve medeniyetimizde, gözyaşının ırkına bakılmaz. Mazlumun, mağdurun dinine ve inancına bakılmaz. Açlık ve yoksulluk çekenin ten rengine bakılmaz. Arşı inleten çığlıkların dili sorgulanmaz. İnsan, hangi dine ve inanca mensup olursa olsun gözyaşı hep aynı akar. Yürekleri dağlayan feryatlar ister Müslümandan ister gayrimüslimden ister sarı tenliden ister siyah tenliden ister doğuludan ister batılıdan ister Gazze’den ister Ukrayna’dan yükselsin, hepsi aynı kalbin acısıdır, aynı yüreğin sızısıdır.” diye konuştu.
Başkan Erbaş, İslam’da insanın, insan olduğu için aziz ve hürmete layık olduğunu dile getirdi.
Hayat hakkını herkes için mukaddes kabul eden İslam’ın, bir insanın yaşamasına vesile olmayı, bütün insanlığı yaşatmak kadar önemli ve değerli gördüğünü vurgulayan Erbaş, yüce Allah’ın insan onurunu her şeyden üstün tuttuğunu emreden Maide Suresi’nden örnek verdi.
Erbaş, “Yaşanan tüm bu acılar ve trajediler karşısında inancımızın ve medeniyetimizin sesini tüm insanlığa duyurmalıyız. Müslümanlar olarak güçlü bir dayanışma bilinci geliştirmeli, haksızlık ve zulüm karşısında sesimizi hep birlikte yükseltmeliyiz. Aynı inancın ve medeniyetin mensupları olarak öncelikle kendi aramızdaki vahdet ve kardeşliğimizi güçlendirmeye mecburuz.” dedi.
“İlişkilerimizi her alanda en güçlü seviyeye taşımalıyız”
Yüce Allah’ın “Müminler ancak kardeştir” diye buyurduğunu ve insanlığın bu ilahi fermana kulak vermek zorunda olduğunu belirten Erbaş, şunları kaydetti:
“Şu bir gerçek ki Müslümanlar olarak bizler, bu şuurla hareket ettiğimizde, kardeşliğimizin gereklerini en güzel şekilde yerine getirdiğimizde daima tarihin öznesi olmuşuz. Bu bilinç ve duyarlılığı yitirdiğimizde ise maalesef coğrafyamız üzerinde emelleri ve hedefleri olanların tahakküm, istila ve işgallerine maruz kalmışız. Bu sebeple bizler, tüm farklılıklarımızı zenginlik görerek daha güzel bir gelecek inşa etme ideali etrafında kenetlenmeli ve daha büyük gaye ve hedeflere doğru hep birlikte yürümeliyiz. İlişkilerimizi her alanda en güçlü seviyeye taşımalıyız. İnanıyorum ki gücümüzü ve potansiyelimizi kullandığımızda sadece İslam coğrafyası için değil, bütün insanlık için barış, adalet, huzur, refah ve onurlu bir hayatın kapıları aralanacaktır. Diyanet İşleri Başkanlığı olarak bizler, bu anlamda dost ve kardeş ülkelerin misyonlarıyla işbirliği içerisinde çalışmaktan her zaman büyük bir memnuniyet duyuyoruz. Aramızdaki istişareyi, işbirliğini ve tecrübe paylaşımını son derece önemsemekte, bunun geleceğimiz adına hayati öneme sahip olduğuna inanmaktayız.”
İftar programına, 42 ülkenin Ankara büyükelçisinin yanı sıra Dışişleri Bakan Yardımcısı Mehmet Kemal Bozay, Diyanet İşleri Başkan Yardımcıları Selim Argun ve Kadir Dinç, Diyanet İşleri Başkanlığının üst düzey yöneticileri katıldı.